Evrenin yüksekliğini hiç düşündünüz mü? evren yüksek mi sizce. yada soru mu yanlış. evren nedir? evren derin midir? evren dar mıdır? evren geniş midir? hangi yönedir? aklımızda ilginç ve karmaşık sorular ile bir serüvene çıkmak istiyor insan. bu serüvende ise evrenin karanlık yüzünü görmek değil renkli iç olaylarına karışmak istiyor.
Sanki bir süper nova patlamasında o radyon sisinin içinde değişken o canlı renklerin arasında geziyor gibi hissediyorsun. Çünkü evrenin genişliğini hayal ettikçe aldanıyorsun. Evren, biz aciz insanoğluna maalesef çok yabancı. ne kadar büyük teknoloji ne kadar gelişmiş alt yapı olursa olsun, fiziki hiç bir enerji veya buluş ile maalesef burnumuzun ucunu görmekten öteye gidemeyeceğiz.
Zaten evrende sanki o şekilde inşa edilmiş gibi. zaten biz burnumuzun ucundan daha öteyi görmeyelim diye dizayn edilmiş gibi. çünkü insan oğlu maalesef geliştikçe düzensizliğe doğru götüren ve sömüren bir algoritma ile kodlanmış. buda insan oğlunun bu dünyada ne kadar sakıncalı ve istilacı bir tür olduğunu ortaya çıkartıyor. şimdi sormak istiyorum size. insan oğlu bu dünyada mı var olmuş?
sene 1976 Çinli bilim insanları son derece sıkı korunan bir askeri proje olan kızıl sahil projesini başlatırlar ve inşa edilen devasa radyoteskop ile dünyamızdan dört ışık yılı ötede bulunan tris solaris sistemine bir radyo sinyali gönderilir dört ışık yılı demek sinyalin oraya varmasının 4 sene süreceği ve eğer orada bu mesajı alacak birileri de varsa bize cevap vermeleri halinde o mesajın da dünyamıza 4 sene sonra geleceğini bize gösterir deneyin üzerinden yıllar geçmiştir ve seneler boyunca Çinli bilim insanları sessiz uzayı dinleyip dururlar fakat tek duydukları boşluğun statik gürültüsüdür.
lakin bir gün beklenmedik bir şey olur sessizliğin içinden bir ses uzayın sınırlarını aşıp dünyaya gelir bilim insanları heyecan içinde bu radyo sinyaline kilitlenirler İnsanlık tarihinin belki de en büyük anı yaşanmak üzeredir dünya dışı varlıkları ile ilk temas mesaj deşifre edilmeye başlanır ve kelimeler yavaşça herkesin gözü önünde belirmeye başladıkça odada bulunan herkesin tüylerini diken diken eden yazı tamamlanır dünya dışı varlıklardan gelen ilk mesaj bir selamlaşma değildir aslında son derece ciddi bir uyarıdır ve şöyle yazar bir daha sakın mesaj göndermeyin yoksa bu sizin sonunuz olur
konu girişinin ufak bir dokunuşla size sunulmuş halini dinlediniz hayda oldu mu şimdi tam kıvama geliyorduk diyenleriniz olabilir ama bu kitabın ele aldığı kurgusal olayların aslında zannettiğiniz kadar kurgusal olmadığı gerçeği olacak. hazırsanız başlayalım. Çinli yazar lio Şishin üç cisim problemi kitabını yazarken olayı güzel bir temele oturtmuş şması ilk kez 1687 senesinde isaac newton’ın prinsipa matematika kitabında karşımıza çıkar burada bahsedilen üç cisim uzayda bulunan teorik üç cisimdir ve bu yapıların birbiri üzerinde yaratacakları yerçekimsel ve diğer etkilerden bahseder.
devamı yarın 🙂
Bir yanıt yazın